29 Aralık 2024 Pazar

ÖCALAN ÇIKIŞI BÖLÜNME YARATIR MI? 


DİN VE MİLLİYETÇİLİK İLİŞKİSİ VE MHP ÖRNEĞİ


MİLLİYETÇİLERİN BÖLÜNMESİNDE "DİN-MİLLİYETÇİLİK" İLİŞKİSİNİN ETKİSİ

İYİ PARTİ VE ZAFER PARTİSİ'NİN KURULMASINA GİDEN YOL




NEVİN BİLGİN 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Öcalan" çağrısı, MHP'nin tabanında ve teşkilatlarında bir sorun yaşanacağı beklentisini doğurmuştu. Çünkü daha önceki ayrışmalar aslında lider temelli gibi görülse de, ideolojik bir düzeyde daha önce yaşanmış ve bunun sonucunda yeni partilerin kurulmasına zemin hazırlayan bir süreç söz konusu olmuştu.

Milliyetçilik ideolojisi, küreselleşme politikalarıyla ilk bakışta zıt bir duruş sergilese de, geçmişteki gelişmelere bakıldığında aslında küreselleşmeye paralel bir yapıda ilerlediği görülmektedir.

MHP'ye tamamen zıt olan ve bu zıtlıktan beslenen iki milliyetçi akım – Türk Milliyetçiliği ve mikro milliyetçi akımlar – ilk kez HÜDAPAR’ın da desteklediği ittifakla bir araya gelmişti. Şimdi ise, Bahçeli'nin "Öcalan" çağrısı, bu ideolojik farklılıkların ve birleşimlerin yeni bir yansıması olarak ortaya çıkmaktadır.

Din ve milliyetçilik arasındaki ilişkiyle benzer şekilde, küreselleşmenin etkisiyle Türk milliyetçiliği ile mikro milliyetçilik arasında da benzer bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bu dönüşüm, milliyetçiliğin sınırlarının yeniden şekillendiği, ideolojik ayrımların daha farklı bir boyuta taşındığı bir süreci işaret etmektedir.

Sürecin nasıl şekilleneceğini yerel siyasi stratejiler yanında büyük ölçüde küresel dinamikler belirleyecektir.  

DİN VE MİLLİYETÇİLİK İLİŞKİSİ
Daha önce bölünme yaratan din ve milliyetçilik ilişkisine baktığımızda, modern aydınlanmacı tezlerin aksine, (Modern aydınlanmacı milliyetçilik tezleri, 18. yüzyılın Aydınlanması dönemiyle bağlantılı olarak gelişmiş teorilerdir. Bu tezler, milliyetçiliğin Aydınlanma düşüncesinin bir parçası olarak ortaya çıktığını savunur. Aydınlanma, insan hakları, özgürlük, eşitlik ve bilim gibi temel ilkeler üzerine odaklanırken, milliyetçilik de bu temel ilkeleri toplumsal bir kimlik ve birliğin oluşturulması için kullanır.

Bu tezler, milliyetçiliğin modern toplumun temel taşlarından biri olduğunu ve Aydınlanma döneminin politik ve sosyal değişimlerde önemli bir rol oynadığını öne sürer. Aydınlanma döneminde, milliyetçilik, özgürlük, eşitlik ve bağımsızlık gibi değerlerle uyumlu bir kimlik oluşturma çabası olarak görülür) dinler, milliyetçilikler içinde çok güçlü damarlar olarak var olmaya devam edebilmektedir. Bu anlamda milliyetçiliğin din ile ilişkisi kurucu niteliktedir. Dinler, milliyetçilikler için vazgeçilmezdir. 

Dinin milliyetçiliği beslediği durumlarda da bu böyledir; dinin arkaik, gerici ve milliyetçiliğin önünde engel olarak tasvir edildiği durumlarda da. 

Milliyetçilerin bölünmelerine bakıldığında asıl kırılmaların din ve milliyetçilik ilişkisi bağlamında ortaya çıktığı görülmektedir. 

"Küreselleşme ve Milliyetçilik: Devlet Bahçeli MHP'si (1997-2023)" adlı kitap aynı zamanda milliyetçilik ve din arasındaki ilişkiyi incelemektedir. MHP'nin tarihsel gelişimini ve küreselleşme ile milliyetçilik arasındaki etkileşimi ele alırken, dinin bu süreçteki milliyetçilikle ilişkisi de tartışılmaktadır. 

DİN MİLLİ KİMLİĞİN OLUŞUMUNA ENGEL OLUR MU? 

Din, milliyetçi hareketlerin duygusal bağlayıcılığını artıran ve toplumu bir arada tutan bir "çimento" işlevi görmektedir.  Bu bağlamda, dinin milliyetçiliği beslediği ve milliyetçiliğin dinin yerine geçtiği örnekler de bulunmaktadır. 

Ayrıca, dinin milli kimliğin oluşumuna engel teşkil ettiği durumlar da söz konusudur. Bazı durumlarda din, etnik kimliğin belirginleşmesine ve toplumun geri kalanından farklılaşmasına yardımcı olmakta,  bu da milliyetçilikle çatışmalara yol açabilmektedir. 

KÜRESELLEŞMENİN ETKİSİ

Küreselleşmenin din ve milliyetçilik arasındaki ilişkiyi hem tehdit eden hem de yeniden şekillendiren bir güç olduğu görülmektedir. Küreselleşme, ulus devletlerin egemenliğini zayıflatırken, milliyetçilik ile dini yeniden tanımlamaya zorlamıştır. Bu süreçte din, küresel değerlerle çatışma veya uyum içinde milliyetçiliği yeniden üretmiştir. 

Milliyetçi liderlerin, dinî semboller ve anlatıları siyasi projelerinde stratejik bir şekilde kullandığı sıkça gözlemlenir. Din, milliyetçi retorikte sadece manevi bir unsur değil, aynı zamanda toplumsal mobilizasyonu sağlamak için kullanılan güçlü bir araçtır. 

Türkiye'de milliyetçi siyasetçilerin, toplumu harekete geçirmek için dini araçsallaştırması, milliyetçi söylemin gücünü artıran bir strateji olarak değerlendirilebilir.

TÜRKİYE ÖRNEĞİ VE MHP

Din ve milliyetçilik arasındaki ilişki, küreselleşme sürecinde yeniden şekillenirken, Türkiye gibi ülkelerde bu ilişkinin tarihsel bağlamları da önemini korumaktadır. 

MHP'nin kuruluşundan bu yana tarihsel çizgisinde din ve milliyetçilik arasındaki ilişkinin belli dönemlerde kırılma yaşadığı görülmektedir. 1969'da Türk-İslam sentezinin din ve milliyetçiği harmanladığı yapının 1990'lara kadar küreselleşmenin de etkisiyle devam ettiği görülmektedir. 1990'la birlikte Soğuk Savaş sürecinin sona ermesi din ve milliyetçilik ilişkisinini yeniden şekillendirerek milliyetçiliğin siyasal İslam'dan uzaklaşmasına yol açmış bu partiden bir kanadın bölünerek yeni bir parti kurmasına kadar gitmiştir.

İYİ PARTİ VE ZAFER PARTİSİ'NİN DOĞUŞU

"Din ve milliyetçilik arasındaki ilişkide yaşanan bir kırılmayla 2015 sonrasında ise MHP ve AKP ittifakının gerçekleşmesiyle, yine milliyetçiler arasında bir kırılma yaşandığı görülmektedir. Daha seküler, daha ulusal ve din ile daha mesafeli bu yapıdan ise önce  İYİ Parti ardından da Zafer Partisi'nin çıktığı görülmektedir. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder