20 Nisan 2025 Pazar

 HAYALLER DE GÜZELDİ!                    YAŞANABİLSEYDİ...



Nevin BİLGİN

Bir zamanlar içimizi ısıtan hayallerimiz vardı. Belki uzak bir ülkeye gitmek, belki zengin olmak, belki de hiç söylenmemiş bir “seni seviyorum”u bir gün cesaretle dile getirmek.

Hayatın başında, yol tozlu ve belirsizken, hayallerimize sarılıp yürüdük. Çünkü hayaller umut gibi, ışık gibi, su gibi bir şeydi. Onsuz yaşanmaz sanmıştık.

Ama sonra...

Hayat kendi ritmini dayattı. Sorumluluklar, yolların tıkanıklığı, zamanın acımasız akışı… Derken çoğumuz hayallerin peşinden koşmayı bıraktık. Kimi yarım kaldı, kimi artık bizim bile tanıyamayacağımız kadar değişti. Ve bir gün fark ettik ki, o gerçekleşmeyen hayallerin yerine koyduğumuz şey, tam da bizi özgürleştiren şeymiş aslında: kabullenmek.

F. Nietzsche, "amor fati" diyor. Yani kaderini sev. 

Onun amor fati dediği şey, bir tür ruh olgunluğu. Bir şeyleri değiştiremeyeceğini bildiğin hâlde, yaşadığın hayatı — iyi ya da kötü — sevebilmek... 


Hayal ettiğin değil, yaşadığın hayatı, bütün çelişkileri ve eksiklikleriyle kabullenmek... 


Bu, boyun eğmek değil; tersine, bir isyan biçimi aslında. Sessiz ama derin bir başkaldırı. Çünkü Nietzsche’ye göre, en güçlü insan, “hayatını tekrar tekrar yaşamaya razı olan” insan. Kırılmış hayallerle, eksik kalmış arzularla, ama yine de yaşadığı her âna “evet” diyebilen...


Zamanla anlıyoruz ki, bazı hayallerin gerçekleşmemesi, yaşadığımız hayatın değerini azaltmıyor. 

Tam tersine, o hayallerin ardından gelen durgunluk, insanın kendiyle barıştığı bir eşiğe dönüşüyor.


Hayat, “olmayanların” yerine “olanları” koyma sanatıdır belki de.


Ve belki en büyük özgürlük, artık “ne olabilirdim?” diye sormayı bırakıp, “ne güzel ki buyum” diyebilmek.Kim bilir? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder