KOKUYORSA SEBEBİ VAR: ŞEHİRLERDE TUVALET HAKKI NEDEN LÜKS OLMAMALI?
Şehirlerin göbeğinde çiş kokusuyla burun buruna kalmak artık sıradanlaştı. Meydandan geçerken burnunu tıkayan da var, başını çevirip hızla yürüyen de. Ama kimse sormuyor: Neden? Sorunun cevabı çok açık ve rahatsız edici: Şehirlerde ücretsiz, erişilebilir tuvalet yok. AVM’ye giriyorsan sorun yok, ama ya giremiyorsan? Ya metro çıkışında bir aciliyetin varsa ve cebinde 15 lira bile yoksa?
Bugün Ankara’da metronun altındaki tuvaletler 15 lira. Kredi kartı bile geçiyor. “Hizmette dijitalleşme” deyip geçiyoruz ama bu dijitalleşme, temel bir ihtiyacı ücretli hale getirmenin bahanesi olmamalı. İnsanlar bu yüzden AVM’ye tuvalet ihtiyacı için giriyor. AVM yoksa paralı tuvalete, o da yoksa... duvar kenarına.
Sonra da şikayet ediyoruz: “Şehir kokuyor!” Evet, kokuyor çünkü görmezden geliyoruz. Belediyeler, şehir planlamasında ‘insan’ı ve onun en temel ihtiyaçlarını hesaba katmıyor. Oysa sosyal belediyecilik tam da burada başlar: Temel ihtiyacın kamusal çözümleriyle. Tuvalet, bir lüks değil; insanca yaşamanın parçası.
Oysa bu mesele yeni değil. Roma döneminde bile kamusal tuvaletler vardı. Parası olmayanlar için inşa edilmiş, ortak kullanım alanlarıydı. Hitit saraylarında oturaklı taşlar, Urartu saraylarında kanalizasyon sistemleri vardı. MÖ 1.000'li yıllarda bile bu mesele ciddiye alınmıştı. Biz ise 2025’te hâlâ tuvaleti AVM’ye mahkûm ediyoruz.
Soru şu: Bir şehirde, meydanda, parkta, istasyonda “insanca bir tuvalet” bulamamak neyin göstergesi? Medeniyetin mi, yokluğun mu? Belediyeciliğin sosyal yönü, yalnızca kültürel etkinliklerle değil, bireyin günlük yaşamını kolaylaştıran küçük ama hayati dokunuşlarla başlar.
Ve evet, şehir kokuyor. Çünkü bir şehir, temel ihtiyaçları yok saydığında, sadece beton değil, utanç da birikir duvarlarında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder