KUYRUKLARIN İNSANLARI
NEVİN BİLGİN
Kuyruklar… Kimisi sessiz, kimisi tantanalı. Kimisi sabırsız bir homurtuyla, kimisi derin bir suskunlukla uzar gider. Bir banka önünde, bir acilin kapısında, bir market kasasında, bir otobüs durağında… Sonu bazen bir koli yumurtaya, bazen bir kilo ete, bazen de sadece bir umut kırıntısına çıkar.
Modernite diyerek şehirlerin içine sıkıştırılan, yıllarca emeklilik hayaliyle yanıp tutuşan insanlar, sonunda bir kuyrukta bulur kendini. İş, ekmek, gelecek uğruna göç edenler… Bu yaşa kadar neyi kaybettiler, neyi kazandılar bilinmez. Ama hepsinin yolu bir yerde bir kuyrukta kesişir. Sanayi devrimini bile yaşamadan modernitenin gölgesinde büyüyen kuşaklar… Kimisi devlet memuru olmuş, kimisi bir iş yerinde kapıcılık yapmış. Kimisi yaşadığı binanın altına üç beş masa atıp geçim derdine düşmüş. Üniversiteyi bitirip de bir AVM’de ya da zincir markette kasiyerlik yapan da var aralarında.
Yumurtaya ulaşmak için heyecanla bekleyen biri, sadece o ana kilitlenmiştir: “Bana da kalacak mı? Bitmeden alabilecek miyim?” Başka birinin zihni ise kıt maaşı nasıl bölüştüreceğini, krediyi nasıl ödeyeceğini, para yüzünden kendisine küsen çocuğunun gönlünü nasıl alacağını düşünmekle meşguldür.
Bir kadın, Adalet Bakanlığı'nın satış noktasında ürkek bir sesle görevliye seslenir:
“Biz de normal vatandaş olarak yumurta alabilir miyiz acaba?”
Görevli gülümseyerek yanıtlar: “Alabilirsiniz.”
O gülümseme, kadının yüzünde mahcup bir sevinç bırakır.
Bir görevli sırayı hızlandırmak için poşetleri açar, bir diğeri nakit alır, bir diğeri kredi kartını çeker. Yumurtasını alan, sevinçle başka bir sıraya geçer: ödeme kuyruğu. Et kuyruğunda bekleyen biri, yağlı ama ucuz etten alabilmenin mutluluğunu yaşarken soluğu otobüs kuyruğunda alır. Aldığı kıymayı bol ekmekle köfte yapar, akşam izlenecek dizinin yanına hazırlar. Bir döngüdür bu: Kuyruklar, diziler… Kuyruklar, diziler…
İletişimsizlik çoğalır şehirde. İnsanlar birbirine yabancılaşır. Ama bazen bir otobüste yaşlı biri, yanındakiyle iki laf edince yüzü aydınlanır. Sohbetin sıcaklığı, unuttuğu bir duyguyu hatırlatır: İnsan olmak.
Ve bütün bunların ortasında, birer birey olarak, ete ya da yumurtaya kavuşmanın küçük ama gerçek mutluluğuyla yetinmeye çalışan insanlar yaşar bu şehirde. Otobüste boş bir koltuk bulmanın bile sevinç sebebi olduğu bir hayattır bu.
Kuyruklar yalnızca bekleyiş değildir. Sessiz bir çığlıktır. Bir toplumun görünmeyen yaralarıdır. Her sırada bir hikâye, her hikâyede bir insan vardır. Ve her insanın içinde, ne olursa olsun, hâlâ umut taşıyan bir kalp…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder