19 Temmuz 2025 Cumartesi

 1921 ANAYASASI'NDA YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI



NEVİN BİLGİN 

Modern Türkiye’nin kurucu metinlerinden biri olan 1921 Anayasası (Teşkilât-ı Esasiye Kanunu), yalnızca hukuki bir belge değil, aynı zamanda siyasal bir bildiri niteliği taşımaktadır. 

Bu anayasa, bağımsızlık mücadelesinin en hararetli günlerinde, Osmanlı Devleti'nin merkeziyetçi yapısına karşı Anadolu'da doğan yeni bir halk iradesinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 

Henüz Cumhuriyet ilan edilmemiş, saltanat kaldırılmamış ve hilafet yürürlükteyken, 1921 Anayasası, bu yeni halk iradesine hukuki bir zemin kazandırmak amacıyla kaleme alınmıştır.

20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen bu anayasa, dönemin koşulları gereği kısa, öz ve devrimsel niteliktedir. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının öncülüğünde gelişen ulusal mücadele, yalnızca silahlı bir direniş değil; aynı zamanda meşruiyetin kaynağını saraydan alıp halka devretmeye yönelik bir siyasi devrimdir. Bu nedenle 1921 Anayasası, “hukuki bir geçiş metni” değil, esasen siyasi egemenliğin el değiştirdiğini tescil eden kurucu bir irade beyanı niteliğindedir. 

1921 Anayasası'nın temel özellikleri şöyle sıralanabilir; 

1. Milli Egemenlik İlkesine Dayanır

Anayasanın birinci maddesi şu şekildedir: 

Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayanır.”

Bu ifade, sadece sembolik bir değişimi değil, derin bir rejim dönüşümünü işaret etmektedir.  Padişahın ilahi ve tarihi egemenliğinin yerine halkın kendi kaderine yön verme hakkı geçirilmiştir. Bu yönüyle, 1921 Anayasası Türkiye'de halk egemenliği ilkesini açıkça ilan eden ilk anayasal belge niteliği taşımaktadır. 

2. Kuvvetler Birliği İlkesi Uygulanır

Anayasa, klasik anlamda güçler ayrılığına dayalı bir hükümet sistemi kurmamaktadır. Aksine, hem yasama hem yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne aittir. Hükümet başkanı yoktur; bakanlar Meclis tarafından seçilir ve Meclise karşı sorumludur. Bu sistem, özellikle savaş döneminde merkezi karar alma ve halk adına doğrudan yönetim ihtiyacına uygun olarak şekillendirilmiştir.

Bu nedenle, 1921 Anayasası'nın hükümet sistemi “meclis hükümeti sistemi” olarak adlandırılmaktadır. Güçlerin tek elde toplanması, otoriter bir rejimi değil, halkın kollektif egemenliğini yansıtan bir geçici çözüm olarak düşünülmüştür.

3. Kısa, Esnek ve Çerçeve Anayasa

Toplam 23 maddeden oluşan bu anayasa, temel ilkeleri tanımlamakla yetinmektedir. Kurumsal ayrıntılara, bireysel haklara, yargı sistemine dair kapsamlı düzenlemeler içermektedir. Bu nedenle, anayasa daha çok “kurucu ilkeler beyannamesi” niteliğindedir. Dönemin belirsizlikleri, savaşın sürmesi, Osmanlı kurumlarının hâlâ yürürlükte olması, anayasanın kısa ve esnek tutulmasını zorunlu kılmıştır.

4. Laiklik İlkesi Yer Almaz

1921 Anayasası'nda din ve devlet işleri arasında herhangi bir ayrım yapılmaz. Osmanlı'nın teokratik yapısına doğrudan karşı çıkmaz. Hilafet kurumu yürürlüktedir. Bu yönüyle laiklik ilkesine dair izler ancak 1924 ve özellikle 1937 Anayasası’nda açıkça yer bulmuştur.

5. Geçiş Dönemi Anayasasıdır

Anayasanın yazıldığı koşullar göz önünde bulundurulduğunda, bu metin bir geçiş dönemi ürünü olarak değerlendirilmektedir.  Cumhuriyet henüz ilan edilmemiş, saltanat kaldırılmamış, anayasa geniş bir kurumsal yapıyı değil, yeni bir meşruiyet anlayışını temellendirmeyi amaçlamıştır. Bu yönüyle, 1921 Anayasası bir anayasal düzenin tamamlayıcı çerçevesi değil, bir kuruluş sürecinin ilanı niteliğindedir. 

Yerinden Yönetim Nasıldı? 

1921 Anayasası’nda en önemli yönlerinden biri, yerinden yönetim (adem-i merkeziyet) anlayışına verdiği önceliktir. Bu anlayış, 11. maddede açıkça ifade edilmektedir. 

“Türkiye Büyük Millet Meclisi, halk tarafından seçilmiş vekillerden oluşur; vilayetler, teşkilatları ile birlikte, manevi şahsiyete sahiptir ve idari muhtariyete (özerkliğe) maliktir.”

Bu hüküm doğrultusunda, vilayet, liva (sancak), kaza ve nahiye gibi idari birimlerin, kendi meclislerini kurmaları, seçilmiş temsilcilerle yönetilmeleri öngörülmüştür. Amaç, sadece yerel hizmetlerin daha verimli yürütülmesi değil, aynı zamanda halkın siyasi hayata doğrudan katılımını sağlamaktır.

Bu yaklaşım, özellikle Kuva-yı Milliye hareketlerinin yerel örgütlenmesine ve yerel direnişin merkezi devletten bağımsız şekillenmesine dayanmaktadır. Böylece 1921 Anayasası, yerinden yönetimi hem işlevsel hem de demokratik bir ilke olarak tanımlamaktadır. 

Günümüz anayasa hukukçularının bazıları bu hükmü modern anlamda bir “katılımcı demokrasi” örneği olarak yorumlarken, kimisi de karşı çıkmaktadır.. Ayrıca, anayasanın bu yönüyle sonraki dönemlerde özellikle 1930’lardan sonra yerel özerklik fikri terk edilmiştir.

Kurucu özelliği

1921 Anayasası, her şeyden önce bir halk hareketinin hukuki ifadesi olarak görülmektedir.. Dönemin savaş koşullarına, kurumsal eksikliklerine ve belirsizliklerine rağmen, halk egemenliğini teminat altına alan ve yerel yönetimi o günkü koşullarda öncelemiştir.


1924 Anayasası’na geçiş, bu ruhun bazı ilkelerini devam ettirmiş ama bazılarını benimsememiştir. 

Kaynakça: 

https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/onceki-anayasalar/1921-anayasasi/

chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.izmirbarosu.org.tr/pdfdosya/1921-anayasasi-nin-genel-ozellikleri-baglaminda-yer-yonunden-yerinden-yonetimler-ve-siyasal-ozerkligin-reddi20194271722275.pdf

https://sen.av.tr/tr/makale/6-partinin-deklarasyonunda-one-cikan-1921-anayasasi-vurgusu

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/sinan-meydan/1921-anayasasi-tuzagi-2194964

chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://taad.taa.gov.tr/yuklenenler/dosyalar/dergiler/taad/taad-51/b0cb4ef2-8c56-4d44-911e-617048653ffa-makale-17.pdf

chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://atam.gov.tr/wp-content/uploads/2023/06/1921-TESKILAT-I-ESASIYE-KANUNU-VE-MAKALELER-1.pdf

Özbudun, Ergun. 1921 Anayasası

Batum, Süheyl. 99 Soruda Çağdaş Anayasa

Şahin, Engin. Cumhuriyet Anayasaları


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder