3 Temmuz 2025 Perşembe

EGE’DE BİR UNUTULMUŞLUK HİKAYESİ:  YEŞİLYUVA


NEVİN BİLGİN

Burası ne sınırda bir karakol köyü, ne de dağların ardında kalmış bir mezra. Burası Ege. Büyükşehir olan Denizli’nin Acıpayam ilçesine bağlı Yeşilyuva Mahallesi. 

Antalya’ya yalnızca bir saat, Pamukkale’ye 53 kilometre. Salda Gölü’ne komşu. Coğrafya rehberlerinde “gelişmiş bölge” sayılan bir coğrafyada, gelişmişliğin kıyısına bile yanaşamayan bir yerleşim.

Yeşilyuva, ne köy ne mahalle. Ne tarım yapılıyor, ne de eski sanayisi kalmış.İnsanlar emekli, yaşlılık, dul, yetim, engelli, yoksulluk aylıklarıyla ayakta kalmaya çalışıyor. 

Bir zamanlar belediyesi olan, kendi başkanını seçen bir yerdi burası. Ama 2014'te çıkan Büyükşehir Yasası’yla mahalleye dönüştü. 

Şimdi Denizli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bir mahalle görünümünde. Ama Büyükşehir Belediyesi'nin hizmetlerinden ne kadarını alabiliyor? 

En fazla alınan hizmet belki cenaze hizmetleridir. 

Yeni açılmış belediye park kafesi mevcut bir de.

Çöpleri alınıyor eklenirsek belli aralıklarla. Ancak yerleşim yerinin girişinde inşaat, çöp, sanayi atıklarının oluşturduğu çöp dağı eski bağ manzalarının yerini almış durumda. 

Dara düşen başvuracağı yer muhtarlık. Ne kadar yetebiliyor tartışmalı. 

Büyükşehir. Ama belediye otobüsü bile uğramıyor. Uğramıyor çünkü yol uzun, yol pahalı, zaman kıymetsiz. 

Sadece belli saatlerde çalışan o da akşam en fazla yazın saaat 20.00'ye kadar dolmuş var. 

Acıpayam’a gitmek 70 lira, geri dönmek bir 70 lira daha. Denizli’ye gidiş dönüş 240 lira. Büyükşehirde öğrenciler kartla indirimli binerken,65 yaş üzerindekiler, engelliler ücretsiz hizmet alırken...

Aile hekimliği var ama uzman olmadığı için insanlar yürümekte zorluk çekse de ilçeye gitmek zorundalar. Ama nasıl. Dolmuşun çalışmadığı saatlerde neyse gidecekler. Taksi yok tabii ki...

Üretim azalmış, pazarlar sönük. Domates bile büyükşehirden pahalı. İnsanlar eskiden kendi tarlasında yetiştirdiğini yerdi, şimdi marketin rafta kalmış ürününü almak zorunda. 

O marketlerden en ünlülüleri var iki tane. Onlar da kapanır diye çok korkuyorlar. 

Sağlık hizmetleri sınırlı; aile hekimi Denizli'den sabah geliyor ve 16.00'da gidiyor. 

Uzman doktor yok tabii ki. 

Oysa bazı ilaçlar için rapor gerekiyor, rapor için uzman, uzman için şehir… Şehir içinse zaman, para ve umut.

Çocuklar ilkokulu burada okuyor ama sonrası ya ilçe ya il. Sabahın erkeninde minibüse, akşamın karanlığında eve. Gençler iş için ya tekstil ya ayakkabı atölyelerinde. Düşük ücret, belirsiz sigorta. 

Mezarlıklar bile sahipsiz. Çeşmelerden su akmıyor, otlar diz boyu. Çöplerin toplanmasına bile "şükrediliyor". Mezarlığın dışında bir su saati...

Devasa büyük camiler yapılmış yüzlerce kişiyi alacak. 11 cami var bu mahallede. Büyük minareli, gösterişli. Ama cemaati yok. 

Kiminde kilit, kiminde sadece rüzgârın uğultusu. Ezan sesi var ama cemaat yok. Caminin ışığı yanmıyor artık; tıpkı buradaki hayat gibi. Terk edilmiş bir kutsallık hissi var dört bir yanda. Mabedine gitmeyecek kadar yorgun, dua etmeye mecali kalmamış bir halk...

Satılık bina ilanları sağlı sollu...Terkedilmiş evler. Göçün savaşında yıkılmış çoğunluğu. 

Hep derler ya: Doğu geri kalmış, Doğu mağdur. Ama burada, batının ortasında bir başka unutulmuşluk yaşanıyor. Ne dağ başı burası ne uçsuz bucaksız bir ova. Ege'nin göbeği. Fakat devletin, hizmetin, insanca yaşamın çok uzağı.

Yeşilyuva bir coğrafi tanım değil artık. Bir hayal kırıklığı. Türkiye’nin kırsal politikalarının, merkezin çevreye bakışının sessiz bir özeti. Tabelası mahalle, gerçeği ise ortada kalmışlık.

Bazen haritada çok yakın olmak, insana daha da uzak düşmek demekmiş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder