5 Temmuz 2025 Cumartesi

 MAKİNELERİN KALBİ BURADA ATIYOR: RAHMİ M. KOÇ MÜZESİ’NDE ZAMANA YOLCULUK




Nevin BİLGİN

Bir müzeye girip de sizi, yüzü metal parçalarla örülmüş bir adam karşılar mı? Hem de o adam, müzenin kurucusu Rahmi Koç’un kendisi… Dişlilerden, pistonlardan, civatalardan yapılmış bir yüzle göz göze gelmek, daha ilk dakikada neyle karşı karşıya olduğunuzu hissettiriyor: Burası sadece bir koleksiyon değil, bir merakın, bir belleğin vücut bulmuş hâli.



Rahmi M. Koç Müzesi, İstanbul’un Haliç kıyısında geçmişi bugüne taşıyan dev bir zaman makinesi gibi. Kapısından içeri girdiğinizde karşınıza çıkan ilk şeylerden biri, tulumbacıların ahşap araçları; yanında ise 1950’lerden kalma motosikletler, geçmişin unutulmaz arabaları: Anadol’lar, Chevrolet’ler, klasik motosikletler… Biraz ileride buharlı trenler duruyor rayların üstünde, ağırbaşlı bir edayla. Gözünüzü gökyüzüne kaldırdığınızda ise sarkıtılmış bir uçak, size “İnsan isterse uçar” diyor adeta.



LENGERHANE VE TERSANE

Müze, üç ana bölümden oluşuyor: Osmanlı döneminde gemi parçaları dökülen tarihi Lengerhane binası, bir zamanların aktif Hasköy Tersanesi ve geniş açık hava sergileme alanı. Bu binalar, başlı başına endüstriyel arkeoloji açısından büyük değer taşıyor. Her duvar, her taşıyıcı kolon, her pencere, bir dönemin üretim zihniyetini yansıtıyor. 1994 yılında halka açılan müze, sadece nesneleri değil, o nesneleri mümkün kılan düşünceyi de sergiliyor.

Müzede neler mi var? Daha doğru soru şu olur: Ne yok ki? Buharlı makineler, eski tip telefonlar, bilimsel ölçüm aletleri, radyolar, daktilolar, tıp cihazları, gramofonlar, ilk televizyonlar… Her bir eşya, sadece bir obje değil; bir dönemin hayali, çabası, umudu. Hele ki çocuklar için özel olarak tasarlanmış deneyim alanları, müzeyi yaşayan bir mekâna dönüştürüyor. Gözünüzle görüp elinizle çevirdiğiniz bir dişli sisteminin nasıl çalıştığını anladığınızda, teknolojinin büyüsü size çok daha yakın geliyor.


TAŞITLAR GEÇİDİ: KARA, DENİZ, HAVA

Müzenin en çarpıcı bölümlerinden biri de ulaşım araçlarına ayrılmış olanlar. Kara taşımacılığı bölümünde sergilenen nostaljik otobüsler ve otomobiller, sadece meraklısını değil, geçmişe özlem duyan herkesi içine çekiyor. Denizcilik bölümünde ise tekneler ve vapurların içini gezmek mümkün. Hatta müzenin hemen önünde, Haliç’e kıyısı olan açık alanda demirlemiş tarihi tekneler bile var. Havacılık bölümü ise insanın gökyüzü sevdasını gözler önüne seriyor.

Rahmi Koç’un koleksiyonculuk tutkusu ve merakı, bir bireyin nasıl toplumsal bir hafızaya dönüştüğünün örneği. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder