OF, PUFF VE İŞ GÜCÜ
İŞ VARSA BİZ YOKUZ HALLERİ
Nevin BİLGİN
Giderek büyüyen bir sektörümüz var: Göz devirmecilik. Bu ülkede artık bir işe başvurmak değil, bir işi gördürmek mesele. Bir yere giriyorsunuz, örneğin bir banka şubesine —öyle devlet bankası da değil, Denizbank Acıpayam Şubesi mesela— “bireysel müşteri temsilcisiyle görüşmek istiyorum” diyorsunuz, güvenlikçi gelip "şu anda bankada değil dışarı çıktı bekleyin birazdan gelir" diyor.
Başka bir kamu binasında işiniz var diyelim ya ilgili kişi yok, ya sigara içiyor ya kahve içiyor işinin başında bulamazsınız. Meşgul, meşgulse de “şu an toplantıda”. Ama siz camın ardından onun o sırada kiminle kahve içtiğini, kaç şekerli olduğunu bile gözünüzle görüyorsunuz.
Of… Peki. Bir nefes alalım. Çünkü karşınızdaki çok meşgul. Derdi memleket değil elbette, sadece iş yapmak istemiyor.
Aynı tabloyu diyelim bir sigorta şirketinde görebiliyorsunuz. Anadolu Sigorta örneğin. Poliçeyi satana kadar herkes her gün arıyor, mesaj atıyor, “sigortanızın son 1 günü, unutmayın, biz buradayız” diyorlar. Poliçe kesildiği an? Telefon susar, e-posta düşmez, sigorta bitmiştir ama muhatap da bitmiştir. Ulaştığınız her numaradan “Ben bu konuyla ilgilenmiyorum” cevabı alırsınız. Sanki ilgili olan kişi hiç yaşamamış gibi, bir efsane gibi anlatılır.
İş varsa biz yokuz halleri
Peki bu isteksizlik, bu gönülsüzlük, bu “iş varsa biz yokuz” hali neden bu kadar yaygın? Bakkalda, belediyede, bankada, özel hastanede, devlet okulunda, çağrı merkezinde... Fark etmiyor. Gördüğümüz tablo aynı: Masanın arkasındaki görevli önce bir of çeker, ardından bir puf bırakır, sonra “Sistemde sıkıntı var” diyerek sizi bir hafta ileriye fırlatır.
Düşünün, sadece işini yapan birini gördüğünüzde “Ne kadar ilgililer!” deyip şaşırıyorsunuz. Çünkü normal olan anormal, nadir olan mucize sayılıyor. Halbuki yapılması gereken çok basit: İşini yapmak. Ama biz öyle bir dönemden geçiyoruz ki, çalışıyor gibi yapanlar çalışandan daha kalabalık.
Belki de asıl sorun şu: İnsanlar artık işini meslek değil, yük gibi görüyor. O yüzden karşısına gelen her vatandaşı da bir ek külfet olarak algılıyor. “Bu işi neden ben yapayım?” diye iç geçirenler, başkalarına “Siz bu işi başka şubeden halledin” diyebiliyor. Kibarca savuşturmanın bin bir yolu var. Ama hiçbirinde çözüm yok.
İşte tam da bu yüzden, ülkenin en büyük vergi kalemlerinden biri de "of-puff vergisi" olmuş durumda. Her işlemden önce bir iç çekme, her talepten sonra bir geri gönderme... Halbuki bu ülkenin en büyük ihtiyacı, iyi niyetle yapılan iş. Ne of’a ne puff’a gerek var. Sadece bir “buyurun” yeter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder