9 Temmuz 2025 Çarşamba

 TUZLUK MUYUZ?



NEVİN BİLGİN 

Kimse seni durup dururken aramıyorsa, kızma. Belki de tuzluk olduğunu henüz kabul etmemişsindir. 

Sofrada, ancak eksikliği hissedildiğinde fark edilen, kullanılınca köşeye bırakılan bir nesnesin artık: Ne bir çatal kadar elzem, ne de tabak gibi ortada. 

Vazgeçilebilir misin? Asla. İşte tam da bu yüzden seni yalnız bırakmazlar, sadece ihtiyaç duyulana kadar unuturlar.

Bir zamanlar seni her gün arayan, “özledim” diyen insanlar vardı ya, onlara kızma. Seni gerçekten özlediler mi bilmiyoruz, belki de o sırada hayatlarında yavan bir şeyler vardı. Belki ruhları tatsızdı. Belki onlara biraz "sen gerekmişti." Sen geldin, onlar doydu. Şimdi yine salatalıklar yavan kalınca hatırlanacaksın.

Bunu fark ettiğinde önce kırılıyorsun. Sonra bir tuzluk gibi duruyorsun işte rafta. Sessiz, sakin, dolu.
Ama bil ki felsefede de yeri var senin bu halinin. Aristo der ki: 

“İnsan toplumsal bir varlıktır.” 

Ama onu bugünün insanına söylesek güler: “Toplumsal mı? Gerekirse.”


Sokrates sorgular: 

“Kendini tanı.”
Tanıdın: Tuzluksun.

Sen ancak çağırıldığında varsın.

Zamanla öğreniyorsun. Kimse seni sormuyorsa, tuzluğa ihtiyaç yoktur. Bu seni değersiz yapmaz, sadece sofrada şu an başka şeyler yeniyordur. Ya da damaklar alışmıştır tatsıza, çünkü alışmak da en az tuz kadar güçlü bir maddedir.

Kırılma. Alış.
Ama kapağını kaybetme. Çünkü geri çağırıldığında işe yarar olmak istiyorsan, eksiksiz olman gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder