16 Ağustos 2025 Cumartesi

 BİN ANNE CUMHURİYETİ: Bir Sosyal Psikoloji Denemesi

GELENEKLERİN GÖRÜNMEZ YÜKÜ



NEVİN BİLGİN

Geleneklerin görünmez yükü… 

İnsan, çoğu zaman farkında olmadan bu yükle yürür hayatta. 

Kimi zaman bir atasözünün kulağa fısıldadığı uyarıda, kimi zaman bir sofranın etrafında sessizce yinelenen ritüelde, kimi zaman da çocuklukta duyulan ama yıllar sonra bile içten içe hüküm süren o anne sözlerinde. 

Gelenek, yalnızca bayram sabahlarında kapımıza gelen misafir değildir; ruhumuzun içine sinmiş, biz fark etmeden kararlarımızı, ilişkilerimizi, hayata bakışımızı yönlendiren ince bir dokumadır. 

Ve bu dokumanın en güçlü ipliği çoğu zaman “anne” figürüdür.

Ali Ulusarasba’nın Bin Anne Cumhuriyeti: Bir Sosyo-Psikolojik Deneme adlı  kitabı, işte tam da bu görünmez iplikleri gün ışığına çıkarıyor. 

Yazar, anne figürünü yalnızca bireyin hayatındaki ilk şefkat kaynağı ya da disiplin unsuru olarak değil, aynı zamanda toplumun, kültürün, geleneklerin ve kuşaktan kuşağa aktarılan belleğin taşıyıcısı olarak yorumluyor. 

Annenin sesi, bazen bir ninni olur kulakta, bazen de içten içe yankılanan bir emir. Bazen yasak koyar, bazen cesaret verir. Ve insan, büyüdükçe anlar ki, içindeki seslerin çoğu aslında tek bir anneden değil, binlercesinden gelmektedir.

Ulusarasba’nın ortaya koyduğu “bin anne” metaforu, bireyin ruhunda çoğalan ve çeşitlenen bu seslerin bir toplamıdır. 

“Cumhuriyet” ise bu seslerin bir arada yaşadığı, bazen uzlaştığı, bazen çatıştığı, kimi zaman da birbirini bastırdığı bir içsel düzendir. Böylece her birimiz, aslında kendi içimizde bir “cumhuriyet” taşırız; farklı annelerin, farklı geleneklerin, farklı kültürel mirasların izleriyle kurulan bir iç devlet.

Kitap boyunca okur, yalnızca kendi kişisel hikâyesini değil, aynı zamanda toplumun büyük hikâyesini de okur. Çocukluğun mahallesinden yükselen sesler, okul sıralarında şekillenen disiplinler, aile sofralarında aktarılan değerler… 

Hepsi, bireyin ruhsal yapısında kalıcı izler bırakır. Ulusarasba, bu bireysel izleri toplumsal olanla ustaca ilişkilendiriyor. Böylece, kişisel psikoloji ile kültürel gerçeklik arasında kurulan köprüde yürümeye davet ediyor bizleri.

Yazar, akademik kavramları kuru bir dil yerine, edebi ve şiirsel bir üslupla işliyor. 

Freud’un psikanalitik mirası, Jung’un kolektif bilinçaltı kavramı, toplumsal belleğin modern sosyolojik okumaları… 

Tüm bunlar, kitabın satır aralarında içtenlik ve anlatı gücüyle harmanlanıyor. Bu nedenle eser, yalnızca bir akademik araştırma değil, aynı zamanda okuyucunun kalbine dokunan bir içsel yolculuk niteliği taşıyor.

Ulusaraspa’nın denemesi, aynı zamanda bugünün toplumsal atmosferine de güçlü bir ayna tutuyor. Modernleşmenin getirdiği hız, şehirleşmenin yalnızlaştırdığı birey, geleneklerin kimi zaman taşıdığı yük, kimi zaman da sunduğu güven… 

Tüm bu çelişkiler, “bin anne”nin sesleriyle birleşiyor. Okur, satırlarda ilerledikçe yalnızca kendi annesini değil, toplumun bütün annelerini, bütün öğretilerini, bütün çelişkilerini duyuyor.

Bin Anne Cumhuriyeti, okurunu hem kendi ruhuna hem de toplumun derinliklerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

İÇİMİZDEKİ HANGİ ANNE KONUŞUYOR

İçimizde hangi anne konuşuyor? Hangi gelenekler bizi farkında olmadan şekillendiriyor? Hangi sesler bizi koruyor, hangileri ise bizi tutsak ediyor?

eser, yalnızca geçmişin yükünü hatırlatmakla kalmıyor; aynı zamanda değişimin zorunluluğunu da ortaya koyuyor. Fransız sosyalist düşünür Flora Tristan’ın “ötekinin devrimi” olarak adlandırdığı o büyük dönüşüm, tam da burada yankı buluyor: Çünkü değişim, yalnızca kurumların değil, bireyin içindeki annelerin, içsel seslerin yeniden konumlanmasıyla mümkün olur. Anne, bu değişimin merkezinde yer alır; çünkü nesiller arası aktarımın, değerlerin, yasakların ve aynı zamanda direncin ilk taşıyıcısıdır.

DEĞİŞİM VE ÖTEKİNİN DEVRİMİ

Ulusarasba’nın satırlarında “değişim” kavramı özel bir derinlikle işleniyor. Değişim, yalnızca bir yenilenme ya da eskiyi geride bırakma değildir. Değişim, başka bir duruma geçmektir; eskisinden farklı, dönüşmüş, başkalaşmış bir varlık hâline gelmektir. Bu anlamda değişim, tıpkı bireyin çocukluktan yetişkinliğe, bağımlılıktan özgürlüğe, gelenekten modernliğe doğru yolculuğu gibidir. Ama bu yolculuk hiçbir zaman tek yönlü değildir; yeni olan, eskiyle konuşur, ondan izler taşır, onunla çatışır. Böylece ortaya çıkan yapılar, birey ile toplum arasında sürekli bir etkileşim hâlinde var olur.

Kitap boyunca okur, yalnızca kendi kişisel hikâyesini değil, aynı zamanda toplumun büyük hikâyesini de okuyor. Çocukluğun mahallesinden yükselen sesler, okul sıralarında şekillenen disiplinler, aile sofralarında aktarılan değerler… 

PSİKOLOJİ VE KÜLTÜREL GERÇEKLİK

Hepsi, bireyin ruhsal yapısında kalıcı izler bırakır. Ulusaraspa, bu bireysel izleri toplumsal olanla ustaca ilişkilendiriyor. Böylece, kişisel psikoloji ile kültürel gerçeklik arasında kurulan köprüde yürümeye davet ediyor bizleri.

Eser,  bir sosyo-psikolojik deneme değil, aynı zamanda hepimizin taşıdığı mirası, görünmez yükleri, kuşaktan kuşağa aktarılan sesleri ve kendi içsel cumhuriyetimizi keşfetmeye çağıran edebi bir metin. Ulusarasba’nın kalemi, hem bilincimizi hem de belleğimizi harekete geçiriyor; bize, içimizde konuşan binlerce annenin aslında tek bir toplumsal hikâyenin farklı yankıları olduğunu hatırlatıyor.



Ali Ulurasba Kimdir? 

Konya'da doğdu. gazeteciliğe 1986 yılında Konya Postası Gazetesi'nde başladı. Birçok ulusal gazete, televizyon ve haber ajansında muhabirlik ve yöneticilik yaptı. 1995-2007 yılları arasında TBMM'de parlamento muhabiri olarak çalıştı.
Aynı zamanda tv metin yazarlığı da yapan Ulurasba, çeşitli gazete ve dergilerde şiir, öykü, deneme, köşe yazısı ve senaryo çalışmalarına devam etmektedir. Uluraspa'nın çok sayıda kitabı bulunmaktadır. 
  • La Kışı
  • Aşk Vardı Gerisi Yalandı
  • Şikayet Etme Şükret
  • Çanakkale Zaferi
  • Lütfen Kalbimi Kırma
  • Sadakat Müzesi
  • Karlara Gömülen Tarih Sarıkamış
  • Lamia
  • Sigmund Freud’un İneği
  • Birinci Yastık Savaşları
  • Şikayet Etme Şükret
  • Büyülü Saray ve Prenses Melek Sin
  • Sessiz Devrim 2 Orta Asya'dan Brüksel'e Şifre: 59/17
  • Sessiz Devrim 1 Orta Asya'dan Brüksel'e Şifre: 59/17
  • Gül, Kan ve Şeytan


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder