ODA VAR KAHVALTI ŞEFFAF
BÖYLE İNCE PEYNİRİ OTELLERİN ODA KAHVALTISINDA BULURSUNUZ ANCAK
KAĞITTAN İNCE KAŞAR
NEVİN BİLGİN
Son yıllarda turizmin parlayan yıldızı: “Oda + Kahvaltı” konsepti. O da tabii esnafın kurnazlıkları arasında yeni bir şekle dönüştü. Küçüldükçe küçüldü. Şeffaflaştıkça şeffaflaştı. Gördüğünüzde tanıyamaz oldunuz.
Günümüzde en çok "açık büfe", "serpme kahvaltı" tartışılıyor. Sayı değil, nitelik önemli aslında. Peynirin çeşidi mi içinde gerçekten süt olup olmadığı mı, yöresel olup olmadığı mı, bilmem ne marketin indirimli, tarihi geçmiş ürünü mü? Hiyjenik mi? Kim bakıyor bunlara ki. Yüksek fiyatları öde, serpmeyi kaptım diye hazdan hazza koş.
Gelelim oda kalvaltı kurnazlığına.
Bir otelin kahvaltısına oturuyorsunuz. Düşünün. Önünüze öyle bir peynir geliyor ki insan kendi gözlerine inanamıyor:
İnceliğiyle adeta mühendislik harikası. Bir saat boyunca bakıyorsunuz, “Acaba bunu nasıl kestiler? Neyle? Mikroskop mu kullandılar? Lazer mi tuttular?” diye düşünmeden edemiyorsunuz. Elinize alıp güneşe kaldırdığınızda karşısı görünüyor.
Yani peynir değil, sanki vitray cam. Biraz daha inceltilse “cam filmi” olarak arabada kullanılabilir.
Yanında üç adet zeytin… Onlar da öyle ki, sanki her biri müze koleksiyonundan çıkmış. Küçük, özenle dizilmiş, bir daha yememek üzere sergileniyor gibiler. Çok küçükler, beklemişler.
Reçel desen, glikoz şuruplusundan, yanında da mutlaka çokomelli bir şeyler. Domates, salatalık ise beklemekten helak olmuş.
Ekmek zaten iki dilim; öyle bir ince kesilmiş ki ekmek olduğunu anlamak zor.
Ve tabii bu eşsiz ziyafeti taçlandıran bayat çay. O da hiç bir yerde göremeyeceğiniz en küçük bardaklardan.
Çay dediğime bakmayın; demliğin dibinde kalmış, kim bilir kaç kez kaynamış, acısıyla boğazı yakan bir sıvı. Onu içerken “çay mı, cezalandırma yöntemi mi” diye ikilemde kalıyorsunuz. Alırken bile çekine çekine alıyorsunuz kim bilir?
Ama işte “Oda + Kahvaltı” budur.
Adı var, kendi yok.
İnsan ister istemez düşünüyor: Kahvaltıda önemli olan peynirin kaç çeşit olduğu mu, yoksa önümüze gelenin gerçekten gıda güvenliği taşıyıp taşımadığı mı? Yoksa bizimle dalga geçilip geçilmediğini mi düşünmeliyiz?
Ama bunları sormak yerine, işletmeler işin sanatına ve parasına odaklanmışken, insanlar da ucuza bu yerlerde kalabilmenin, midelerine de birkaç lokma atabilmenin derdine düşmüş.
“Bir peyniri ne kadar inceltebiliriz? Bir zeytini nasıl tablo gibi sergileyebiliriz? Çayı kaç kere kaynatınca hâlâ müşteri içebilir?”
Turizm sektöründe yeni bir sanat dalı doğdu. Bravo hem özel, hem de kamudaki bu işletmelere.
Fotoğraftaki peynir de oda kahvaltı bir belediye sosyal tesisinin kahvaltı tabağından. (Cide Belediyesi Sosyal Tesisi Kahvaltı Tabağı)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder