MİSAFİR Mİ? KAPI ÇALIYORSA SAKLAN!
MİSAFİR TERLİKLERİNİ ATIN GİTSİN
Eskiden kapı çaldığında çocuklar sevinçten uçar, “Kim geldi?” diye koşardı. Şimdi kapı çalınca evdeki herkes bir anda dizi sahnesi gibi donuyor ve fısıltılı konuşmalar başlıyor.
— Sessiz olun, ses çıkarma!
— Perdeyi kapat!
— Sakın yerinden kıpırdama, nefes alma!
Misafirlik, Türk toplumunun gözbebeğiydi. Şimdi gözbebeklerimizi bile kapatıyoruz, görmesinler diye.
O eski günlerde misafir, altın bilezik gibi değerliydi. Ev sahibinin yüzünde kocaman bir gülümseme olurdu. Şimdi misafir gelirse yüz kaslarımız kramp geçiriyor. Çünkü ev dağınık, bulaşık makinesi dolu ve dolapta sadece yarım limon ile ketçap var.
Eskiden “Buyur gel, ne olacak?” denirdi. Şimdi “Önce bir yaz da, ben de evde olmayayım” diye kibarca pas atılıyor. Artık misafirlik dediğin WhatsApp’a taşındı. Karşında insan yok, ama mavi tik var.
Yeni misafirlik şekli şöyle: Biri tatlı fotoğrafı atıyor, altına herkes “Maşallah” yazıyor. Sonra grup sessize alınıyor. Misafir ağırlamanın modern hali bu. Ne terlik giydirme zahmeti var, ne de “Çay mı kahve mi?” sorusu…
En komiği de çıkar ilişkisi misafirliği. Yani biri “Çok özledim” diyorsa ya senden iş isteyecek ya da seni mutlaka kullanacaktır. Yoksa kimse durduk yere kimse kimseyi özlemiyor.
Bir zamanlar misafirlik bereket getirirdir derken, şimdi elektrik faturası düşünülüyor, yemek parası düşünülüyor.
Biz de haklı olarak misafiri piksel formatında seviyoruz: Görüntülü arama ile.
YAŞLILIKTA GÖZ, KULAK KAPIDA
Ama… işin bir de ilerleyen yıllar kısmı var. Gençken “Aman kimse gelmesin” diye dua edenler, yaşlanınca kapıdan gelecek bir misafir için kulak kesiliyor.
Bir gün eş gidiyor, çocuklar “Yoğunum” bahanesiyle gelmiyor. Ev sessiz, televizyon sesli ama insan sesi yok. İşte o zaman o tozlu misafir terlikleri gözünüzün içine bakıyor.
Misafirlikten kaçan eller, sonunda misafir elini bekler hale geliyor. Hayat biraz da böyle: Gençken sustuğun kapı zilleri, yaşlılıkta senin için çalmaz oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder