GÖRÜNMEK İÇİN YAŞAMAK: KARŞILAŞTIRMA TUZAĞI
Nevin BİLGİN
Sosyal medya artık bir albüm değil, bir varoluş pazarı.
Burada mesele yaşamak değil, görünmek.
“Ben buradayım” demek için Eiffel’in önünde, “Bakın ben de seviliyorum” demek için dudak dudağa, “Ben de mutluyum” demek için kahkahalı kareler...Bazen kalçaya dönüp bakarak pozlar, bazen el yukarıda bacak geride uzaklara bakmalı. Kıyafet de omuzdan düşmüşse. Aman aman....Yeme de yeninde yat.
Ama işin psikolojik boyutu ağır. Çünkü başkasının parlatılmış anlarını kendi gündeliğiyle kıyaslıyor insanlar.
Evinde pijamayla oturan, gidemeyen, hasta olan, herhangi bir engeli olan bir bakıyor ki, Kapadokya’da balon fonlu fotoğraf.
İçinden bir ses: “Ben neden orada değilim?” Halbuki o balon turunda adamın midesi bulanmış olabilir. Belki adam ishaldir ama para ödediği için balona binmek durumunda kalmıştır.
Ama fotoğraf, gerçekliği gizleyip “mükemmel an” illüzyonunu sunuyor. İşte sosyal karşılaştırma tuzağı tam da bu.
Felsefi açıdan mesele daha da trajikomik: Sartre’ın “Cehennem başkasıdır” sözü, bugün “Cehennem başkasının story’sidir” halini aldı.
Jean-Paul Sartre'nin meşhur “Cehennem başkalarıdır” (L'enfer, c'est les autres) sözü, “Başka insanlar kötüdür, hepsinin canı cehenneme, önemli olan kişinin kendisidir” anlamına gelmiyor. “İnsanın kendisine başkalarının gözünden bakması cehennemdir” anlamına geliyor. Ona göre tutsaklık cehennem.
Hepimiz hem satıcı hem müşteri olduğumuz bir pazarda yaşıyoruz. Vitrinimizi süslerken başkasının vitrinine bakıp hayıflanıyoruz.
Üstelik komedi bitmiyor: Normalde kahvaltıda peyniri tek tek dizmezsin, ama paylaşım için dizersin.
Şelale önünde tek ayak üzerinde yoga mı? Normalde yapan yok, ama story için yapılır. Gerçek an, gösterilecek anın gölgesinde kalıyor.
Gerçekten mutlu olan, kanıta ihtiyaç duymaz. Ama biz artık kanıtsız mutluluğa inanmıyoruz. Çünkü görünmek için yaşıyoruz.
Yemek yemeden önce fotoğrafını çekmeyi unutma. Yoksa miden çalışmaz, sindirim sistemi story’siz kalır.
Geziye gitme amacın eğlenmek değil, kanıt toplamaktır. Dağa çıktın mı? Zirvede manzara değil, sen varsın. Hatta nefes nefese kaldıysan sorun değil, filtre var.
Tuvalet aynası selfie’si, modern çağın kimlik kartıdır. Yoksa o gün dışarı çıkmış sayılmazsın.
Sevgilinle kavga mı ettin? Hemen dudak dudağa fotoğraf at. Takipçilerin “çift hedefleri” (#couplegoals) diye iç geçirmeli.
Müze gezmek mi? 38 tabloyu atla, Mona Lisa’nın önünde selfie çekmezsen Louvre’a uğramamış sayılırsın.
Güneşin batışını izle ama story atmadan sakın batırma. Yoksa güneş bile alınır
Hastalandığında serum fotoğrafı şart. “Geçmiş olsun” mesajları bağışıklık sistemine C vitamini etkisi yapar.
Kedi besliyorsan, sen artık birey değil içerik üreticisisin. Kedinin maması bile story malzemesidir.
Tatilde kitap okuyor musun? Önemli olan okuduğun sayfa değil, kapağını göstermen. Hatta kitabı ters tutsan da olur.
Story atmadan yapılan kahvaltı, kalorisi sıfır sayılır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder